NEVZAT DOĞANAY AĞABEY “GÜL DALIM” (1943-2025)
“Alışamadım/unutamadım
her dert sensizlikten geliyor,
Sensiz ömrüm bitti de sensiz çilem bitmiyor.”
(Nevzat Doğanay
rh.)
Vahit
GÖKTAŞ
Nevzat Doğanay Ağabey,
28.04.2025 tarihinde Hakk’ın rahmetine kavuştu. 29 Nisan Salı günü Sami Efendi
Camii’nde kılınan cenaze namazının akabinde Karşıyaka Mezarlığı’ndaki ebedî
istirahatgâhına uğurlandı.
Nevzat Ağabey, 22 Mayıs 1943’te Ankara’nın Yenidoğan Mahallesi’nde dünyaya
geldi. Babası Mehmet Bey, annesi Pakize Hanım’dır. Annesiyle babası ayrılıp sonradan
farklı kişilerle evlendiler. Bu karmaşada evden kaçtı. İstanbul’da çalıştı.
Karda kışta parklarda yattı. Analığından çok çile çektiğini zaman zaman dile
getirirdi.
Edebiyata yatkın bir kişilikti. Şairliği vardı. Bu yönünün gelişmesinde
Edebiyat öğretmeni Ayten Hanım’ın tesiri çok olmuş. Bu sırada babası bir aracın
çarpması sonucu vefat etmiş. Bu hadise ile alakalı şöyle diyor: “Neredeyse
katil olacaktım lakin kaza gelince gözler kör olur, mucibince Mevlâ metanet
verdi.”
20’li yaşlarda annesinin bulduğu/tavsiye ettiği hanımla evlendi. Ankara Bahçelievler’de
ikamet etti. Zeki Müren vb. sanatçıları takdim eden bir sunucu olarak
sahnelerde bulundu. Gençliğinde boksla birlikte farklı sporlarla meşgul oldu.
İstanbul Boğazı’nı yüzerek geçtiğini söylerdi.
Sabah namazına yakın eve dönerken karşı komşusu imam Hicabi Hoca’nın da namaz
kıldırmaya camiye gittiğini lakin kendisine hiç yüz vermediğini söylerdi. Ne
var ki daha sonra Hicâbi Hoca vesilesiyle Mahmud Sami Ramazanoğlu’ndan (ks.) ders
alıp maneviyat yoluna intisab etmiş. Sami Efendi’yle tanışması onun hayatında
büyük bir değişime vesile olmuş. Mürşidine öylesine muhabbet duymuş ki her
hafta Ankara’dan İstanbul’a gider, Sami Efendi’yi ziyaret edermiş. Zaman zaman
yol arkadaşı Âşık Kamil Bey, bazen Abdülbaki Oral Bey, zaman zaman bir başkası.
Mürşidinin tasarruf ve himmetiyle, kendi azim ve gayretiyle 8,5 ay gibi kısa
sürede seyrusülûkünü yani manevi eğitimini tamamlar.
Bahçelievler’de otururken bir pazar günü Basınevleri’ndeki ihvan kardeşleri
kapılarını çalıyorlar. Kapıda kamyon hazır, size ev ayarladık; gidiyorsunuz,
diyorlar. Nevzat Ağabey de hiç itiraz ermeden aynı gün manevi hayatı yaşama ve
idame ettirebilme açısından daha müsait olarak gördüğü Basınevleri’ne
taşınıyor. Ankara ihvanından Sandviççi Sami Ağabey, Ali Ege, Yusuf Beceren, Abdurrahman
Çınar, Âşık Kamil, Terzi Ali ve
Abdülbaki Oral Efendi Ağabeyler gibi manevi bakımdan çok kıymetli zatlarla yakınlıkları
oluyor.
1974 veya 1975 senesinde Mahmud Sami Ramazanoğlu Hz. ile hac yapmak için yola
çıktığında Halid-i Bağdâdî Hazretleri’nin kabrinde bir gece misafir kalmış.
“Allah’ım bu güzel insanı yetiştiren hocasını da ziyareti nasip et!” diye dua
etmiş. 2012’de daha bir iki sefer sohbete gelen iş adamı bir arkadaşı,
Hindistan’a giderken sizi de götüreyim, diye teklif ediyor. Duası orada vuku
buluyor. Kendi adını taşıyan, şiirlerinin, videolarının ve fotoğraflarının yer
aldığı web sitesindeki Taç Mahal fotoğrafı da oradan hatıra olarak kalıyor.
Silsiledeki altı Nakşibendî Pîrinin kabir örtüsüyle dönüyor memlekete.
Nevzat Ağabey pek çok
şiir yazmıştır. Şiirleri farklı mecralarda neşredilmiştir. İlesam Şiir
Antolojisi; Gönüllere Şifa, Türkiye Gazileri, Çağrı ve
Odak dergileri bu
mecralardan birkaçıdır.
Sevenlerinin desteği
ile şiirlerini, sunumlarını, fotoğraflarını, videolarını ihtiva eden bir web
sitesi oluşturulmuştur. Bkz. www.nevzatdoganay.com
Nevzat Ağabey; Sami
Efendi’nin, Musa Efendi’nin, Osman Efendi’nin izini her kesime taşımaya
muvaffak olmuş bir şahsiyetti. Onun yolu, tarikat-ı aliyyenin yoluydu. Şeriat
yoluydu, mahlûkata şefkat ve hizmet yoluydu. İhvan kardeşliği, onun için farklı
mecralardaki yakınlıklardan ve dostluklardan daha kıymetliydi.
Onun derdi, çilesi hep
muhabbet aşılamaktı, sevgi dağıtmaktı. O, bir yaşama sanatı ustasıydı. Derdini
ne kadar insana ulaştırdı, bundan sonra daha ne kadar insana ulaştıracak
bilinmez. Ancak o, içinde dert yüküyle, yüzünde hep tebessümle yaşadı. O,
derdini şöyle mısralara dökmüştü:
“Sırça
sarayımı kırdın çaresiz,
Yapılmaz dediler yaptıramadım.
Ocakta bir duman tütsün istedim,
İçin için yandım, yaktıramadım.”
Nevzat Ağabey, gönül sohbetleriyle
pek çok insanın hidayetine vesile oldu. Gençlerin gönül dünyalarının
nurlanmasına katkıda bulundu. Ailelere dokunan bir yönü vardı. Dünya ve ahiret
huzuru için pek çok yuvanın kurulması ve korunması için özel gayretleri
olmuştur.
Hiç kimsenin
ilgilenmediği, ilgilenmek istemeyeceği kişilerle ilgilendi, “kimsenin
uğramadığı pazarlardan alışveriş yaptı.” Karşılıksız, menfaatsiz sevdi.
Mürşidinden aldığı feyzi evine, sokağına, şehrine ve tüm hayatına taşıdı.
Nevzat Ağabey’in derin
bir tasavvufi yönü vardı. Sohbetlerinde hedef kitlesine göre konuşurdu. Onun
sohbetine iştirak edenler, kafasındaki suallere cevap bulurdu. Bunun yanında
manen de tedavi olurdu. Maneviyat yolunda takılan, ilerleyemeyen, bu konuda
sıkıntı yaşayan kişilerle hususi ilgilenir, onların tekâmülü için katkıda
bulunurdu.
Rahmetli Hacı Gedikli
Efendi’nin “Bir Nevzat Bey daha olsaydı Ankara başka olurdu.” şeklindeki
iltifatına zaman zaman mazhar olmuştu. Nevzat Ağabey rahmetli Hacı Gedikli
Efendi’ye husûsî muhabbet besler. Çok yakınlıları olur. Hacı Gedikli Efendi
kendisiyle ilgili “Bizim Nevzat” iltifatında bulunur, onu gönlünün en güzel yerine
yerleştirir. Nevzat Ağabey, Hacı Gedikli Efendi’nin vefatından sonra onu
hasretle ve özlemle anar, sık sık kabrini ziyaret eder. Yine onu vefatından bir
hafta önce ziyaret etmek ister. Ancak birçok hastalığın tesiriyle takati
olmadığından sohbet grubundan iki kardeşi ziyaret için gönderir.
Zahiren yani kılık
kıyafet olarak derviş görüntüsü yoktu lakin yüzünde ve gönlünde mürşidinden
aldığı nuru taşıdı. İnsanlara o feyzi aksettirmeye muvaffak oldu. Çok sosyal
görünse de zaman zaman iç dünyasına kapanır, hususi bir kitlenin dışında iç
dünyasını pek kimseye açmazdı.
Kıymetli refikalarının
şu şahitliği ise ne kadar ilginçtir: “Nevzat Bey’le 32-33 sene beraberliğimiz
oldu, bir kere ter koktuğunu görmedim. Bazen de gül kokardı.” Yazının başlığına
da taşınan şiirindeki gül dalım-gül balım
her halde onu tarif edecek en güzel kelimeler olabilir kanaatindeyim.
Nevzat Ağabey,
tarikat-ı aliyyenin tüm güzelliklerinin modern zamanda nasıl yaşanılacağını gösterdi.
Modern zaman dervişiydi. Gerçek bir Hakk dostuydu. Hakîkat âşığıydı. Herkes
tarafından çok sevildi. Muhabbetle yoğruldu, muhabbetli bir hayat yaşadı. 29
Şevval 1446/28 Nisan 2025’te, emanetini teslim etmiş oldu. Ziyaretgâhı
Karşıyaka Mezarlığı 6. Kapı U24’tür. Rabbim rahmet eylesin.
Biz de sevenleri olarak
kendi şiirindeki şu mısralarla onu Refik-i â’lâ’ya (Yüce Dost) uğurluyoruz:
“Biliyorum
Sensiz
dinmez bu acı,
Biliyorum
Sensizlik
bitmeyen sancı,
Lâkin,
Ayrılık kaderde var
Ezelde
çatlamış nar
Bana
olmasan da yâr,
Seviyorum
Seveceğim
Aşkınla
öleceğim
Güldalım,
Tadı
damağımda gülbalım.”
Nevzat Ağabey ve tüm
geçmişlerimiz için bir Fatiha, üç İhlâs-ı şerîf istirham ederiz efendim.
Yorumlar
Yorum Gönder